Bir ara yazacaktım bu yazıyı, zira uzun süredir aklımda idi. Polemik yaratmaktan ziyade artık içimde kalmasın dediğim düşüncelerimi paylaşmak için yazdığım bir yazı bu, o kadar.

Ara Güler‘i bilmeyen, ne büyük fotoğrafçı olduğunu duymayan kaldı mı bilmiyorum. Kalmamış olmasını dilerim.

Türkiye’de yetişmiş ve adını dünyaya duyurmuş nadir fotoğrafçılardan birisidir kendisi. David Burnett ile tanıştığımda adamın sorduğu ilk şey şu olmuştu: “Ara Güler’i biliyorum Türkiye’den, sen Ara Güler’i tanıyor musun?”. Başka fotoğrafçılardan da adını çok kereler duydum, insan seviniyor tabi ilkel bir güdü ile Türkiye’den birisinin adının yaptıkları ile buralara kadar gelmiş olmasından.

Fakat sırf ortaya harika eserler çıkarmış birisi olduğu için bir insanı sevmek bana nasıl ki anlamsız geliyorsa sırf harika eserler ortaya çıkardığı için her dediğini doğru sanmak o kadar mantıksız geliyor.

Son zamanlarda insanların ağzından söylediklerini daha bir sıkça duyar olduğum ve “bir araştırayım, neler demiş gerçekten bakalım” dediğim Ara Güler, orada-burada sarf ettiği sözleri ile kendisine karşı hissettiğim nötr durumu “bir saniye yahu, özür dilerim lâkin bu beyefendi alenen saçmalıyor” noktasına getirmiştir.

Örneğin bakınırken sözleri hakkında, kendisinin çok talihsiz bir şekilde “Sanatçı olmanın en kolay yolu fotoğrafçı olmaktır. Sıkıysa müzisyen ol!” dediğine şahit oldum bir röportajda. Gerçekten hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim genç bir fotoğrafçı olarak. Bir fotoğrafçı, öyle böyle de değil yılların fotoğrafçısı nasıl olur da “fotoğrafçı” olmak ile “sanatçı” olmak arasında bu kadar sığ ve anlamsız bir bağlantı kurabilir, aklım almıyor. Bir fotoğraf makinesi ile fotoğrafçılık yapmak ne kadar kolay bir yolu ise sanatçı olmanın, bir müzik enstrümanı satın alarak da o kadar müzisyen olabilir insan…

Ayrıca arada bir insanların Ara Güler’i referans göstererek “Fotoğraf sanat değildir ki” dediklerine de şahit oluyordum. Nereden geliyor bunun aslı diye bakmaya karar verdim. Sanırım Aramis Kalay ile yapmış olduğu ve bir günlük gazetede yayınlanan bir ropörtajına rastladım Internet’te. Ara Güler’in verdiği yanıtı okurken tüylerim diken diken oldu:

– Siz “fotoğraf sanat değildir” diyorsunuz, nedir sizce fotoğraf?

– Bu kadar küçük bir şey sanat olmaz. İki adamı yanyana koydum, ben onları çektim biraz da estetik kattım diyelim… Bu sanat olur mu? Sanatçı Mozart’dır, Bethooven’dir, Picasso’dur. Bunların yaptığı sanattır, sanat bir mesaj verir.

İnanılır şey değil. Verdiği yanıt Ara Güler’in sanat hakkındaki derin düşüncelerine ışık tutuyor; yaptığı bence tam anlamı ile cehalet ve cesaret dolu bir açıklama. Kendisinin söylediklerini okuyan birisi de estetiğin böyle fotoğrafın içine “katılacak“, “çıkartılacak” filan bir şey olduğunu, iki adamı yanyana koyarak sanat yapılamayacağını, fotoğrafın küçük bir şey olduğunu filan sanır. Zaten belki biraz da Ara Güler yüzünden, Fotokritik gibi paylaşım siteleri başkalarının fotoğraflarına bakıp ağız dolusu ile “estetik yok burada“, “sanatsal bir tarafı yok” demeyi iş sanan fotoğraf acizleri ile dolu.

Sanat bir mesaj verir, fotoğraf sanat değildir” diyor Ara Güler. Bir saniye lütfen. Salvador Dali‘nin tablolarına bakıp hiç bir şey anlamayan insanlar Dali’nin eserleri bir mesaj veremediği için mi yoksa onlar mesajı alamadıkları için mi anlamıyorlar? “Onlar” mesajı “alamadıkları” için anlamıyorlar değil mi? Çünkü mesaj verilen bir şey değil, alınan bir şeydir beyim. Benim için şaşırtıcı olan şeylerden bir diğeri de bunca yıl ‘fotoğraf’tan hiç bir mesaj alamamış birisinin, fotoğraf hakkındaki sözlerini onbinlere ulaştıracak bir noktaya gelmiş olmasıdır. Tamam, hoşgelmiş, “fakat bu kadar büyük insanlar da bu kadar içi boş beyanlarda bulunmamalılar” diyesim geliyor, fakat acıdır ki bu da bizim coğrafyanın bir geleneği.

Kendisinin çok mütevazi olduğu, her fırsatta “ben sanatçı değilim, ben sadece gördüğümü çekiyorum” dediği de dilden dile dolaşır. Birisi yaptığı şeyin sanat olmadığını iddia ediyorsa, ona “hayır dur, sen sanat yapıyorsun” denmez elbette. Öte yandan unutmamak gerekir: fazla tevazunun yarısı kibirdendir. Ara Güler’in durumu da biraz bununla ilgili bence.

Ara Güler’in Magnum Photos vasıtasıyla tanışmış olduğu Henri Cartier Bresson da sadece gördüğünü çekerdi, tam olarak tarihe tanıklık eden bir fotojournalist idi o da. Fakat göğsünü gere gere “ben bir sanatçıyım ve yaptığım şeyi de sanat olarak görüyorum” demişti. Bresson’u sadece çektiği fotoğraflara bakıp sevmek ona haksızlık olur. Fotoğraflarını okuduğunuz gibi kitaplarını, ropörtajlarını okumanız gerekir. Çünkü onları okuduğunuzda anlarsınız Bresson’un neden Bresson olduğunu ve neden bu kadar sevildiğini.

Geçen haftasonu New Orleans Museum of Art’ta sergilenen Yosemite serisini izlediğmi meşhur Amerikalı fotoğrafçı Ansel Adams, Ara Güler’in fotoropörtaj yaptığı meşhur fotoğraçılardan birisi. Müzedeki serginin girişinde yer alan otobiyografisinde Ansel Adams, kendisini Yosemite Milli Parkı’na aşık olmuş bir sanatçı olarak gördüğünü söylüyordu. Fotoğraflar açıkça gösteriyordu ki Ansel Adams’ın yaptığı şey sadece Yosemite’e gidip “gördüğünü çekmekmiş”.

Öte yandan bu gün Liu Zheng‘in “The Chinese” isimli kitabını okuyordum. Kendisi Çinli bir fotojournalist. 7 yıl boyunca bir Hasselblad kamera ile Çin topraklarında dolaşıp geriye ülkesini anlatan 120 siyah beyaz fotoğaf ile dönmüş. Bir tanesi de bu örneğin:

Fotoğraflar gayet doğrudan, gerçeğin ta kendisini işaret eden ve belgeleyen fotoğraflar. Zheng’in fotoğraflarında genel olarak gördüğünüz şey Çin’in mutsuz, bitkin ve depresif insanları, mekânları ile ilgili gerçekler, gerçeği yansıtmaktan fazlasını yapmayan kareler, Ara Güler’in deyimi ile Zheng de “gördüğünü çekmiş“, bunu kendisi de kitabında aynen bu şekilde ifade ediyor. Öte yandan kitap içerisinde bir yerde kendisine sorulan soruya da şöyle yanıt veriyor:

– Sizi Çin’in sadece çirkin ve çarpıcı taraflarını göstermek ile suçlayan Çinli eleştirmenlere nasıl yanıt veriyorsunuz?

– Açıkçası bir sanatçı olarak eserlerim ile hiç ilgisi olmadığını düşündüğüm bu suçlamalara bir yanıt vermek gibi bir kaygım yok. Amacım kendi eserlerim ile deneylerime devam etmek. Elbette kendi sanatsal araştırmalarımı daha da geliştirmek için büyük bir yoğunlıkla ve nerede ise obsesif bir şekilde çalışmam gerekecek. Elbette devam edeceğim, bu benim stilim ve bu benim yapmaktan mutlu olduğum şey.

Ara Güler’in tüm sözlerini derleyip toparladığımda görebiliyorum ki, ona göre ne Henri Cartier Bresson sanatçı, ne Liu Zheng sanatçı, ne Ansel Adams sanatçı ne de bu kişilerin çektikleri fotoğraflar sanat eseri. Düşündürücü olduğu kadar hayal kırıklığı ve üzüntü de yaratan bir yaklaşım bence.

Yıllardır fotoğraf ile iç içe olan bir insanın gördüğü onca şeyden sonra bu kadar patavatsız cümleleri ardı ardına kurabiliyor olması için sadece düşüncesiz ya da sadece dikkatsiz olması bence yeterli olamaz. Bu konularda bu kadar sığ düşünebilmek için gereken şey olan cehalete, bunları bu şeklide söylemek için gereken şey olan cesarete de sahip olmalı insan.

Mesela aşağıdaki cümlelerin hepsi Ara Güler’e aittir. Okurken, bu cümlelerin Türkiye’nin en büyük fotoğraf isminin ağzından çıkmış olduğunu düşünün:

Fotograf niye sanat değildir. Çünkü hakikatın parçasınını yakalayan bir şeydir. Hakikat olduğu için fotograf mevcuttur

Aslında ben her zaman söylüyorum. Fotograf o kadar mühim bir şeydir ki… Yani sanat olsa da, olmasa da…

Sanat olmasına lüzum yoktur fotografın. Fotograf tarih olayıdır. Tarihi zaptediyorsun. Bir makina ile tarihi durduruyorsun.

Biz tarihçiyiz, aslında tarih yazıyoruz. Görsel tarih yazıyoruz. Devir görsellik devridir. Yazı edebiyat devri bitmiştir

Öyle karanlık oda numaraları yapan herifleri de … Bütün bunlar aslında fotografın mikroplarıdır.

Ara Güler, sözleri onbinlere yüzbinlere ulaşsın istememiştir belki. Sadece fotoğrafları ile tanınsın ve anılsın istemiş olabilir kendisi, bilemiyorum. Fakat gerçekten böyle olması gerektiği ortada olduğu halde bunu başaramamış olduğu da bir gerçektir böyle olmasın istemişse bile.

Ara Güler muhakkak saygın bir fotoğrafçıdır, buna bir itirazım olmaz. Eminim harika bir insandır da (kendisini tanıyan en az 4-5 arkadaşım var ve hepsinden Ara Güler hakkında harika şeyler duydum).

Fakat bana göre Ara Güler fotoğraf konusunda ne vizyonu, ne felsefesi, ne de karizması ile takip edilecek bir insan değildir.. Fotoğrafları izlenmelidir, daha sonra tekrar izlemek için bir kenara konulmalıdır. O kadar.