Bu yazının konusu Fransız bir felsefeci, düşünce adamı, yazar ve edebiyat kritikçisi olan ve ben doğmadan 3 gün önce hayata gözlerini yuman Roland Barthes ve onun fotoğraf üzerine iki kavramı olan Punctum ve Studium olsun.

Barthes’in semiology alanında yaptığı çalışmalar ve ortaya koyduğu düşünceler de, bu alanda çalışma yapan en önemli isimlerden birisi olarak hatırlamasına neden olmuş. Onun semiology ile ilgili çalışmalarına yer veremeyecek olsam da aslında yukarıda adı geçen iki kavram onun bu konudaki düşüncelerinin ve görüşlerinin bizi, yani fotoğraf ile ilgili sadece çekmek ya da sadece hakkında konuşmaktan fazlasını yapmaktan keyif alanları ilgilendiren sonuçlarından birisidir.

Semiology (göstergebilim), işaretler ve semboller üzerine yoğunlaşmış çalışma alanıdır. Bu alanda, işaretler ve sembollerin belirli işaret sistemleri içerisinde nasıl alt anlamları işaret ettiklerine dair çalışmalar yapılır, anlamın nasıl inşa edildiği ve nasıl idrak edildiği incelenir diyebiliriz. Gerçekten engin bir konudur ve insanın işaretler ve semboller altında düşünce inşa süreçlerini aydınlatmak gibi ütopik bir amacı kendisine yakıştıran insanların omuzları üstünde yükselmektedir.

Barthes’in 1980 yılında yazmış olduğu, içinde Punctum ve Studium kavramları ortaya attığı Camera Lucida isimli 120 sayfalık küçük kitabı halâ, akademik çevrelerce fotoğraf teorisi ve fotoğraf kritiği konularında yapılmış yüzyılın en önemli çalışmalardan birisi olarak değerlendiriliyor.

Konumuzla ilgisi olmayan fakat bu yoğunlukta bir ilgiye maruz kalmış bir diğer kitap ise Susan Sontag isimli deli bir ablamızın 1977 yılında yazdığı On Photography isimli kitap. Henüz okumadım, fakat çok fazla tartışılan bir kitap. Kimilerinin “fotoğrafa yapılan büyük bir hakaret” dedikleri bu kitap için kimi başkalarının “fotoğrafın mihenk taşlarından birisi” dediğine şahit oldum. Susan Sontag kesinlikle ilgiyi hak ediyor benim gözümde, bizi ilgilendiren kitabını okuduktan sonra bir yorum yazarım, fakat bu hanımefendinin diğer kitaplarının adına bakınca insan nasıl bir düşünce insanı ile karşı karşıya olduğunu kolayca anlayabiliyor: “Illness as Metaphor”, “AIDS and Its Metaphors”, “Regarding the Pain of Others” .. Gel de hastası olma. Her neyse, hala takip eden varsa konumuza dönelim.

Barthes bir fotoğrafçı olmadığı gibi fotoğraf konusunda teknik bir birikime de sahip birisi olmamış hiç bir zaman. Camera Lucida’da da, tamamen kendi kişisel bakış açısı ile fotoğrafın ne olduğunu ve kendisine hissettirdiğini tartışarak irdeler. Fakat bu durum, fotoğraf teorisine kazandırdığı iki kavram ile fotoğraf üzerine çalışan insanların kafasını karıştırmaya ve onları derinlemesine etkilemesine engel olmaz. Meşhur bir söz vardır, “Suyu kim icad etti bilmiyorum, fakat balıklar olmadığına eminim” diye. Her neyse. Kitap bir çok kişinin tekrar ettiği üzere her fotoğraf insanının okuması gereken bir kitaptır.

Kimilerinizin “bu yazının amacı kitabın reklamını mı yapmak yoksa şu lanet olası Punktum ile Stadyum’dan mı bahsetmek?” diyerek huysuzlandığını tahmin ettiğimden dolayı konuya giriyorum. Önce Studium ve Punctum’un neler olduğunu tanımlayayım, sonra ne yapacağımı düşünürüm.

Öncelikle Barthes’e göre Punctum ve Studium fotoğraf içerisinde aynı anda bulunan, fakat birbirlerinden tamamen bağımsız ve birbirlerine uzak iki kavramdır.

Studium, fotoğraf içerisinde hangi anlamların yer aldığını anlama, anlamlar arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri araştırıp onları kendi bakış açımıza göre değerlendirip fotoğrafı anlamlandırma isteğimizden dolayı hemen hemen her fotoğrafa gösterebileceğimiz ilgiyi anlatır. Yani Studium, inceleme, irdeleme, yorumlama, kafa yorma ve bunların ardından elde edilenler sonucunda fotoğraftaki bir şeye ilgi duymayı, fotoğrafa anlam kazandırma sürecini ifade eder. Studium, fotoğrafın semiolojik (göstergebilimsel) bir incelemesini, fotoğraf içerisindeki simgeler ve semboller ile anlamlar arasında analojiler kurmaya dayalı fikir yürütmeyi kapsar. Örneğin bir fotoğrafın incelenmesi sonucu bulunan her türlü politik, kültürel, tarihi, estetik ya da teknik anlam ve bunlara istinaden yapılan yorum Studium kapsamındadır ve fotoğrafa verilen her türlü tepkinin temelinde “daha önceki bilgilere dayalı anlam bindirme” olayı yatar. Fotoğrafçı ile fotoğraf izleyicisi aynı paydada buluşabilir. Fotoğrafçının fotoğrafa dahil ettiği mesaj izleyici tarafından hemen ve doğru şekilde ortaya çıkarılabilir ya da bunun gerçekleşmesini hızlandırmak için ek bir açıklama ya da spesifik bir bilgi sahibi olmak gerekiyor da olabilir.

Punctum, ise fotoğrafın içerisinden beklenmedik şekilde çıkan ve aniden kişiselleştirilen anlamdır. Barhes Punctum’dan fotoğrafın içinden çıkıp sizi delip geçen anlam olarak bahseder. Bu anlamı barındıran obje fotoğraftaki herhangi bir şey olabileceği gibi bir fotoğraf içinde bu anlamı izleyiciye veren hiç bir şey de olmayabilir. Punctum tamamen kişisel ve açıklanamasına gerek olmayan bir etkidir. Punctum’u analiz edip etkinin sebebini anlamaya çalışmak zaten Studium’a girmeye başlar. Punctum izleyiciyi delip geçen bir esrardır, bir nevi fotoğrafın büyüsüdür. Punctum bence fotoğrafın içerisine gizlenmiş, geldiğini gördüğünüzde çok geç kaldığınız bir yumruktur, bu yumruğu size patlatan fotoğrafların ise sizin için yeri ayrıdır. Punctum tamamen izleyiciye özel bir şey olduğu için bir fotoğraf içerisinde onun varlığı fotoğrafçının insiyatifi dahilinde değildir. Punctum izleyici için sarsıcıdır, fakat bir fotoğrafı sevmek için içinde Punctum ile karşılaşmış olmak gerekmez.

Örneğin aşağıdaki fotoğrafı inceleyeip, altında yazan görüşleri ortaya çıkarmak Studium’a doğru bir örnek olabilirdi (Fotoğraf Erdal Kınacı’ya, yorum bendenize ait, yorumu fazla ciddiye almayın, sadece bir örnek olarak değerlendirin):

“Fotoğrafın başköşesinde oturan çocuğun, Rönesans dönemi sanat eserleri içerisinde -Hristiyan’lar için ayrı bir önemi bulunan şarabın özü olması nedeni ile de- kendine sıkça yer bulan üzüm meyvesini tutuyor oluşu ve bir heykeli andıran aristokrat estetiği ile, mütevazi üst başı ve sakinlerinden birisi olduğu, samimiyet ve misafirperverliğin simgesi Anadolu evi arasında etkileyici bir kontrast söz konusu. Bize “Sanat için sanat” anlayışını anımsatan bu dönemin değer gören simgelerinden birisi olan üzümün yenmiş ve çöplerinin beyhude şekilde ortalığa saçılmış olması da ayrı bir espiri.

Ayrıca bu ironiye dayalı çocuk karakterinin, Mısır tanrıçalarınca güzelliğin, asaletin ve özgürlüğün simgesi haline getirilmiş ve uzun yıllar boyu saygı görmüş olan, Hristiyanlığın yayılmaya başlaması ile beraber ise uğursuz olduğu ortaya atılan kara kedilerden birisine sahip olması ve onunla aynı evi paylaşması da ayrıca dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı”

Öte yandan aşağıdaki fotoğrafta benim için Punctum sol üst köşedeki ağaç idi (Bu güzel Haydarpaşa Tren Garı fotoğrafı A. Selman Nur‘a ait). Elbette Barthes’in Camera Lucida’da bir hata olduğunu itiraf etmesine rağmen yapmaya çalıştığı gibi bu ağacın benim üzerimdeki Punctum etkisinin nedenlerini irdelemeye çalışmayacağım :)

Söylenecek pek çok şey olmasına rağmen yazıyı daha fazla uzatmamak adına burada kesiyorum. Yoksa beni bıraksanız yazar dururum :(