Nedense portre fotoğrafı çekmek bana hep çok zor gelmiştir. Şu ana kadar kendim dışında hiç kimsenin portresini çekemedim; “çekemedim” derken denemediğimden değil, denedim. Lâkin beceremedim.

Portre, bir şahsın fotoğrafçının perspektifinden bir sunumu olarak tanımlayabilirim. Portreyi bir kişinin diğer fotoğraflarından ayıran şey ise içerisindeki kalıcı “ifade” olsa gerek. İşte benim beceriksizliğim de bu kelimenin tanım içerisine girdiği yerde başlıyor; çünkü iş yılların deneyimi ve yaşanmışlığı ile şekillenmiş bakışların sahibinin tek bir ifadesini seçip saklamaya gelince, benim içim bir garip oluyor üzerinize afiyet.

O fotoğrafta size bakan kişi aslında gece uyurken, arabasına benzin doldururken, elinde alışveriş listesi ile markette dolaşırken, boş gözlerle televizyona bakarken, çamaşır yıkarken ya da sizin onun fotoğrafını çekmenizi heyecanla bekler vaziyette fotoğraf makinesine bakarken böyle görünmüyor oluyor. Fotoğrafçı olarak sizin yapmanız gereken şey ise, bir noktada, belki de hayatında yaptığı hiç bir şeyi yaparken takınmadığı bakışlar arasından, onu sizin gözünüzden en iyi ifade edenini yakalamak ve bu görüntünün başkaları için de o kişiyi ifade edeceğini ummak. Zor iş.

Neyse. Geçen hafta Damian Tatum (New Orleans’taki arkadaşlarımdan birisi) benden kendisinin portresini çekmemi rica etti. Kendisine aynen size söylediğim gibi daha önce hiç portre fotoğrafı çekmediğimi söyledim. “Biliyorum, biraz da nasıl bir şey çekeceğini merak ettiğim için istiyorum zaten” dedi. “Akıllı adam” dedim içimden. Kendisine de “peki” dedim.

Bu gün gittim evine, ışıklandırma için elimizde hiç bir şey olmadığı için Damian’ın iki spot lambasını ve gün ışığının çeşitli kombinasyonları ile istediğim ışıklandırmayı elde etmek zorunda idim. Ki bu kısım yaklaşık 45 dakika sürdü. Fotoğraf çekme kısmı da bir diğer 30 dakika aldı. Bu da sonuç:

Damian maske koleksiyonu yapmakta olan bir mühendis. Akıllı, zeki birisi. Siz konuşurken söylediklerinize gerçekten önem verdiğini hissedebiliyorsunuz fakat ilgisi çok hızlı yön değiştirebiliyor (hatta ilgisi bedeninin de yönünü değiştirdiği zaman tadından yenmez durumlar söz konusu olabiliyor; siz konuşurken Damian’ı aniden mis gibi kokan hamburgerlere doğru ilerlerken görebiliyorsunuz).

Her neyse.. Gönderdim, bu fotoğrafın güzel bir baskısını bekliyorum artık.