Henüz tanımayanlarınızı Denis Rouvre ile tanıştırmak istiyorum. Kendisi 1967 doğumlu, Paris’te yaşayan bir fotoğraf sanatçısı. “Nerede yaşadığından, ne zaman doğduğundan bize ne” demeyin. Bu tip ipuçları yarışmacı ruhunun ürettiği egoları bir kenara atamayan dostlarımızın bu dehşet fotoğrafçı ile karşılaştıklarında kıskançlıktan bilgisayar başında ölüvermek yerine “aaa ama benden daha çok yaşamış” ya da “aaa ama Paris’te yaşıyormuş” diyebilmeleri için hep.

Bilemezsiniz, belki Rouvre gibi insanlarla karşılaşınca tünelin sonunda bir ışık, devam etmek için bir tutam ümide ihtiyacı olan arkadaşlar vardır. Ben onların başlarına bir iş gelir diye korktuğumdan, mesuliyet almak istemediğimden söyledim. Yoksa ben çok olgun ve çok kişilikli bir insan olduğum için hiç böyle şeylere hiç ihtiyacım yoktur. Yani Denis Rouvre gibi gördüğüm en yetenekli, en yaratıcı fotoğrafçılardan birisi karşısında kendimi neden küçük hissedeyim ki, Fırat filan mıyım ben? Hiç… “O kendi kulvarında, ben kendi kulvarımdayım” der geçerim, o kadar (hep çok olgun olduğumdan).

Açıkçası başta ben de biraz korkmuştum.

Acaba tüm olgunluğuma rağmen ben bile kıskanabilir miydim bu adamı? Olabilir miydi? … Filhakika, bir çekince, adını koyamadığım bir huzursuzluk ile girdim zât-ı âlilerinin örütbağ yerleşkesine. Mâmafih fotoğrafları arasında dolaşırken korkularım yerini önce bir tebessüme, ardından kahkahalara bıraktı. Zira giderseniz sizin de kolayca görebileceğiniz gibi Denis, hayatını -neredeyse- boşa harcamış bir fotoğrafçı; hiç bizim alıştığımız başarılı, özgün fotoğrafçılar gibi değil. Zavallı Denisçiğim Rouvre, tam bir fail.

Hele hele Addict (“Bağımlı”) isimli bir fotoğraf serisi var Rouvre’nin. Görür görmez “bu adam kendini ne sanıyor ki 21. yüzyılın, medya tarafından köküne modernizm, sentetizm, yüzeyselizm pistonları yerleştirilmiş sosyal yaşamı içerisinde, mutluluğu bağımlılıklara endekslemiş bireyin belgeselini yapmaya kalkışıyor?” diyerek şuh bir kahkaha attım. Fakat çok yufka yürekli bir insan olduğumdan olacak, şen kahkahalarım kısa sürede yerini buruk bir tebessüme bıraktı. Nitekim zavallı Denis’in yapmaya çalıştığı şey, nasıl desem, pek olmamıştı.

Seriden bir kaç fotoğrafı buraya koyuyorum. Sizin de bana hak vereceğinizden zerre kadar şüphem yok.


</p>

Addict 12, © Denis Rouvre</td> </tr> </tbody> </table>

(sizin de hemen fark edebileceğiniz gibi ufuk çizgisi eğri, fotoğraf simetrik değil, ayrıca masanın üzerindeki paralar hiç görünmüyor, izleyicinin aklına gelen “kaç para için vuruyoruz kendimizi?” sorusu yanıtsız kalıyor, ben olsam paralara makro yapardım, olmamış Rouvre, olmamış, yaratıclık: 1, kompozisyon: -1, estetik: 2 (bayan güzel), teknik: -2 (fotokritik’te yayınlanmamalı))


</p>

Addict 01, © Denis Rouvre</td> </tr> </tbody> </table>

(Rouvre yine simetrik olmayan bir fotoğrafı ile karşımızda, ufuk çizgisi eğri, ayakkabılar gelişi güzel dizilmiş, hatta en soldaki iki çift yan yana sığmadığı için arka arkaya koyulmuş, birisi beyaz ayakkabıların bir tanesinin üzerine basmış, ben olsam bu fotoğraf yerine sağ duvara asılı olan fotoğrafı koyardım, olmamış Rouvre, yaratıclık: -2 (fotokritik’te yayınlanmamalı), kompozisyon: -1, estetik: 1, teknik: 2 (sağ tarafta asılı olan fotoğraftan kazandı))


</p>

Addict 08, © Denis Rouvre</td> </tr> </tbody> </table>

(Rouve burada bizi Batı medyasının yeni oyuncağı olan sağlıklı beslenme endüstrisi ile insanların sağlıklı beslenme konusunda nasıl da bilinçsiz ve obsesif bir bağımlılığa itildiğini ima etmeye çalışıyor, fakat bir insan nasıl 5 bezelye ve 1 mısır tanesi ile doyabilir bunu anlatmıyor, söylenmek kolay, gelecek sefere bir de çözüm üretmeyi dene Denisçiğim diyor ve kendisine 10 üzerinden 3 puan veriyoruz (adam da biraz rüküş zaten))


</p>

Addict 04, © Denis Rouvre</td> </tr> </tbody> </table>

(burada ne anlatmaya çalıştığını pek anlamadım ama adam çıplak, -2/-2/-2/-2 fotokritik’te yayınlanmamalı, hiç bir yerde yayınlanmamalı, zaten çıplak insan çekmeyi seven bu Denis kişisinin sitesi de kapanmalı, “bu da insandır” demeden tekme ile kafa kıran şanlı polisimizi, anayasamızdan aldıkları güçle dur durak bilmeksizin site kapatan savcılarımızı ve hatta Türk Telekom’u acilen göreve davet ediyor bu vesileyle hepsine 4/4/4/4 veriyorum (uygun şekilde pay edin, ısrar ederse polise fazla verin ki kafanızı filan kırmasın)).