Vize değişikliği için gittiğim Türkiye’de 3 hafta kalmayı planlarken 4 ay kalmam gerekti, bu uzun aranın ardından yeniden New Orleans’tayım. Tüm takip edenlere, yeniden merhabalar..

Doktora ile ilgili çalışmalarımın iyice yoğunlaşacağı ve fotoğraf ile ilgili yazmaya pek daha az vakit bulabileceğim bir döneme giriyor olmama rağmen fotoğrafa hak ettiği değeri vermeye çalışmayı düşünüyorum. Bu konuda taviz vermeden ve bahaneler üretmeden ne kadar dayanabileceğimi ben de merak ediyorum aslında. Göreceğiz bakalım.

Türkiye’de olma fırsatını değerlendirip annemin yanında, çocukluğumun uzun sayılabilecek bir kısmının geçtiği evde kaldım. Çocukluk hatıralarını canlandıran ve onları hatırlatan ayrıntılar ve o ayrıntıların artık ne kadar azalmış olduğunu fark edişim yılların geçiyor olduğunu bir kez daha hatırlattı bana (yazar bu klişe cümle nedeniyle okurlarından özür diler). Artık yaşlanıyor olduğum gerçeğini kabullenmem, buna alışmam için kaç kere daha hatırlatılması gerekiyor bilmiyorum. Artık şaşırmaktan bıktım sayılır. Hatta şaşırmaktan o kadar bıktım ki bir gün gerascophobia (yaşlanma fobisi) tedavisi görmem gerekirse buna dahi şaşırmayacağım.

Evde geçirdiğim süre boyunca o ev ile ilgili hatırladığım en kuvvetli ayrıntıların -kalanlarının- fotoğrafını çekmeye çalıştım. Hem de Türkiye’den çok ucuza aldığım ikinci el Nikkor-P lensim, D200 kameram ve bu ikisini birleştirip yaptığım tilt-shift düzeneği ile. İşte bir kaç tanesi:


Pencereden görünen


Oyun Parkı


Baba


Giriş