Nuri Bilge Ceylan, Sinematografi, Fotoğraf
“Bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme ithaf ediyorum”
Cannes festivalinde çok değerli bir ödül alan ve unutulmaz eserlerini taçlandıran Nuri Bilge Ceylan’ın insanın boğazını düğümleyecek derinlikteki bu hisleri insanın kolaylıkla hatırlayabileceği kadar kısa bir cümleye sığdırabilme yeteneği kendisinin fotoğrafçı kimliği ve fotoğraf anlayışı ile çok fena halde örtüşüyor bence.
Ayrıca hislerini Orhan Pamuk ya da Fatih Akın gibi dehalara vatan hainliğini yakıştıran dangalakların dahi anlayabileceği sadeliğe indirgemedeki başarısı da, fotoğraflarına bakarken sahip olduklarını hissettiğim “herkesin anladığı kadarını alacağı, fakat muhakkak herkesin bir şeyler bulacağı” sıfatı ile de pek güzel örtüşüyor. Bu açıdan Oğuz Atay’a benzetiyorum kendisini.
Nitekim unutamadığım filmlerinin hem yazarı, hem yönetmeni, hem de görüntü yönetmeni olan bu nadide şahsın eserlerinin yoğunluğu beni hep çok etkilemiştir (bu arada sinema içerisinde görüntü yönetimi, yani “cinematography”, sinema filmi için görüntü kaydederken ışıklandırma ve kamera tercihleri yapma disiplinidir ve haliyle birçok açıdan fotoğraf sanatıyla yakından ilgilidir). Örneğin Uzak‘ı izleyip sinema salonundan çıkarken etrafımdakilere “her karesi başarı ile kurgulanmış bir fotoğraf karesi gibiydi” dediğimi ve fotoğraf ile ilgilenen bir kişi olarak bir kıskançlık hissine büründüğümü hatırlıyorum.
Ceylan’ı sadece sinemadan tanıyanlar kendisinin ne kadar başarılı bir fotoğrafçı olduğunu bilmiyor olabilirler; ve sevgili okur, eğer bu tanıma uyuyorsan seni kınamakla kalmıyor az sonra bu harika kişinin fotoğrafları ile tanışacağın için kıskanıyorum da. Ben bu keyfi uzun süre önce yaşadım ve o günü halâ pek iyi hatırlıyorum.
İşte sinemadan önce fotoğrafla ilgilenen, sinema ile fotoğraf yaşantısına ara veren, daha sonra sinema ve fotoğrafa verdiği ağırlığı bir nebze olsun dengelediği serisinden, Sinemaskop Türkiye‘den bir kaç kare, lütfen serinin tamamını görüntülemeyi ihmal etmeyin:
Bu arada yukarıdaki seriyi 40.000 dolar değerinde, 160 milyon piksellik, on-the-fly HDR yapabilen küçük bir canavar olan Seitz Roundshot D3 ile çektiğini belirtmek istiyorum ki evde denemeyin:
Kendisini sahip olduğu “ülke sevgisi” ile tanımlamayacak kadar muvaffak, ülkesini ve güzelliklerini unutmayacak kadar akıllı, bu hislerini dile getirecek kadar tatlı, sıcak insan. Hastasıyım.
Umarım bu ödül eserlerinin, onlara hak ettikleri değeri verecek daha fazla insana ulaşmasını sağlar.