Kimseye Ulaşmayan Fotojurnalizm
Takip ettiğim günlüklerden birisi olan Magnum günlüğü‘nde Alessandra Sanguinetti’nin, İsrail’in Gazze’ye girmesine ilişkin bir The New York Times haberinde kullanılan fotoğraf ile ilgili “Editöryal Sorumluluk” değerini sorgulayan bir yazısına rastladım. Tahmin ettiğiniz gibi NYT en gözde ve en çok okunan gazetelerden birisi Amerika’da. Dolayısıyla yaptığı haberlerle kamuoyu vicdanı üzerinde büyük etkisi var. Savaşı anlatan, kimilerine göre muazzam derecede İsrail taraflısı haberinde kullandığı ve Sanguinetti’yi olan biteni sorgulamaya iten fotoğraf bu:
“Çarşamba günkü 3 saatlik ateşkes esnasında askerler sınırın İsrail tarafında dinlendiler.” Moises Saman |
Sanguinetti, “Bu fotoğraf çekildiği esnada Gazze’de bombalanmış bir binadan 30’a yakın ceset çıkarılıyor, açlıktan kırılan 4 çocuk ölü annelerinin başında bekleşiyorlardı, bir gazete yaşanan savaşı aktarmak için neden böyle bir fotoğraf seçer?” minvalinde bir soru soruyor yazdığı yazıda. Tahmin edebileceğiniz bir süre sonra 2’li, 3’lü polemiklere dönen yorumlar ile dolu yazının altı.
Cevabı ortada gibi görünmesine rağmen çok karışık olan, çok karışık olmasına rağmen aslında günümüz dünyasını döndüren güçler göz önünde bulundurulduğunda çok basit bir yanıtı olan bir soru bu.
Dünyada olan biten ve bizim bir dünya vatandaşı olarak haberdar olma sorumluluğunu taşıdığımıza inandığım büyük hadiselerin pek çoğu, en azından benim hafızama, hayatını riske atan fotojurnalistlerin ulaştırdığı fotoğraflar ile kazınmış durumda. Robert F. Sargent’in Omaha Kumsalı çıkartması fotoğrafları, Philip Jones Griffiths’in Vietnam Savaşı fotoğrafları, James Nachtwey’in Bosna fotoğrafları, ve diğer yüzlercesi.
Fakat bu günün medyası o kadar ulaşılabilir, o kadar güçlü ve o kadar tek merkezli ki hafızamıza neyin kazınacağı üzerinde “samimi ve insancıl motivasyonların” etkisi git gide azalırken, en büyük menfaati insanların ezberci aptallar olmasından elde edeceğinin bilincinde olan, modernist bir düşünce çizgisinde şekillenmiş şirketlerin ve ideallerin etkileri git gide artıyor.
İşte biraz da bu yüzden, etkisi çok güçlü olabilecek bir kamuoyuna yaşanmakta olan bir savaşı ya yukarıdaki gibi fotoğraflar ya da parçalanmış çocuk fotoğrafları anlatıyor. Bu fotojurnalistlerin suçu değil elbette; İsrail uluslararası basını Gazze’ye sokmasa da içeride işlerini çok zor koşullarda da olsa gerçekleştirmeye çalışan insanlar var ve onların haberlerine ulaşmak biraz da bizim sorumluluğumuz bence. Bu arada bir başka harika insan Kloie Picot‘un Filistin’de görev yapan fotojurnalistlerin karşılaştığı zorlukları konu alan belgesel çalışmasının bir fragmanına rastladım, sizin de izlemenizi tavsiye ederim: http://www.kloie.com/Shots_that_Bind.php.
İsrail’in Gazze saldırısı esnasında hem Türkiye hem de Amerika medyasını takip etme olanağı buldum. İki taraf da birbirinden acınası durumda idi. Çünkü geniş kitlelere ulaşan medya organlarının her biri o kadar taraflı idi ki, objektif olmak mefhumu bir süre sonra tamamen kayboldu. Olan biten karşısında yapılan yorumlar “kahrolsun İsrail, aşağılık Yahudiler!” şeklindeki söylemlere karşı yapılan “kimse Hamas’ın attığı füzelere bir şey demiyor ama!” savunmaları arasında mekik dokuyor hale geldi. Gündem medyanın yarattığı tiraj moblarının aptal çıkışları ile boğulunca da savaşı objektif şekilde ulaştırmaya çalışan insanların emekleri çöpe gitti. İki taraf da işine geleni yayınladığı için ortada bir yerlerde olan gerçek iyice kaybolup gitti.
Ölen zavallılar öldükleri ile kalırlarken, sağlıklı düşünme kabiliyetinden yoksun yetişen nesiller içinden yaraları saracak liderler ortaya çıkacağını ümit etmek her geçen gün daha da komik hale geliyor. Gerçekten çok acı.
Lütfen bu acıya bilinçli bir şekilde tanıklık edin. James Nachtwey‘i örnek alın; tanıklığınızın nefrete dönüşmesine müsaade etmeyin. Alternatif haber kaynaklarını da takip etmeye çalışın ve ana görüş (“mainstream”) medyanın sizi aptala çevirmesine lütfen engel olun.
Bu konuyu açan Alessandra Sanguinetti’nin 2003 yılında çektiği bir fotoğraf ve ana görüş çizgisinde olmayan bir haber sitesinin bağlantısı ile bu yazıya son veriyorum:
“Mohammed, babası ve ikiz kardeşi” Alessandra Sanguinetti |