Richard Avedon 60 yıllık fotoğraf kariyerini hayatının son günlerine kadar sürdürmüş, fotoğraf dünyasının tanıdığı belki de en önemli portre fotoğrafçılarından birisi. Andy Warhol’dan Salvador Dali’ye, Marilyn Monroe’dan Dr. Robert Oppenheimer’a kadar modern çağa damgasını vurmuş simaların unutulmaz portrelerini çekmiş olan ve insanların isimleri yüzlerle ilişkilendirmesine vasıta olmuş dehşet bir insan kendisi. Dönüp dönüp fotoğraflarına bakmak büyük bir keyif.

En meşhur fotoğrafı hangisi karar vermek zor. Fakat üzerinde en çok tartışılmış fotoğraflarından birisi olan “Dovima with Elephants” belki de en etkileyici fotoğraflarından birisi. Dovima denen ablamız zamanının en meşhur modellerinden birisi imiş bu arada. Avedon fotoğrafını çekerken ne kadar meşhurdu bilmiyorum ama herhalde şöyle bir portre fotoğrafının ardından meşhur olmamak gibi bir alternatifi kalmamıştır (bu fotoğrafın 1955 yılında çekildiğini de hatırlatmak isterim):


Dovima with Elephants© Richard Avedon

Gidip web sayfasından fotoğrafladığı müzisyenlere, aktörlere, politik figürlere bir bakmanızı rica ediyorum. Dehasını ortaya koymak için beyaz bir fondan fazlasına ihtiyacı olmayan bu adamın eserlerini izlememiş olmak bence bir kayıp olurdu. Gitmişken kalp yetmezliğinden ölmezden önce üzerinde çalıştığı “Democracy” isimli seçkisine de göz atmak isteyebilirsiniz (adam 2004’te Obama’nın fotoğrafını çekmiş yahu). Avedon’un fotoğraflarındaki minimalizm ile ilgili kendi düşüncelerini alıntılamak istiyorum (alıntı Tutunamayanlar.net sitesinde rastladığım, Avedon ile ilgili bir yazıdan):

Avedon’un hem moda hem de portre fotoğrafçısı olaral içeriksel ve biçimsel yaklaşımları önceki dönem moda-portre fotoğrafçılarından ve çağdaşlarından ayrılır. Avedon genellikle portrelerini stüdyoda beyaz fon önünde üretmektedir. Avedon bu tercihini şöyle açıklar: “Benim fotoğraf tercihim bir dizi “Hayır”a dayalıdır. Kusursuz bir ışığa hayır, kolay anlaşılan kompozisyonlara hayır, poza ya da hikayeye hayır. Bütün bu hayırlar beni evete yönlendiriyor. Beyaz bir fona sahibim. İnsana sahibim ve aramızda olan şeyle ilgileniyorum.” Avedon beyaz fon kullanarak, kendine göre kişileri mekanın karmaşıklığından soyutlayarak, sadece kendi görüntüleri, giyimleri (bazen çıplaklıklarıyla), takıları ile görüntülüyor.

Bu arada kendisinin şöyle bir sözü vardır ki, portre fotoğrafçılığı konusunda usta bir icracı olmakla kalmayıp büyük bir düşünür de olduğu konusunda ipucu verir:

Bir portre fotoğrafçısı, çalışmasını ortaya koymak için bir başka kişiye bağımlıdır. Hayal edilmiş konu, bir anlamda “fotoğrafçının kendisi”, hakkında bir fikir sahibi olması imkansız olan bir kurgunun içerisinde yer almaya gönüllü olmuş birisinin içerisinde keşfedilmelidir.

Bendeniz için ise Richard Avedon’un en kıymetli eserleri “In the American West” ve “Jacob İsrael Avedon” isimli seçkileri içerisinde.

In the American West“, içerisinde Amerikalıların portrelerinin yer aldığı bir çalışma. Her bir portre o kadar güçlü ki hayatınız boyunca karşılaşmayacağınız insanları ebediyen hafızanıza kazıyor neredeyse. Mesela, benim menkıbem de aynını Anadolu için yapmak olsa, bitirdiğimde bu ömrü boşa geçmiş saymam.


© Richard Avedon

Jacob İsrael Avedon” isimli çalışması da babasının son 7 yılında çektiği fotoğraflardan bir derleme. Hastası, hastası, hastası olmak durumu. Babayı fotoğraflamak, hem de bu kadar derinden, ne müthiş bir şeydir. Nuri Bilge Ceylan‘ın da babasına dair bir seçkisi var, belki biliyorsunuz (muhtemelen bilmediğiniz ise Ceylan’ın fotoğrafçılıkla ilgilenen ablasının da benzer bir çalışması olduğu :)). Bununla beraber Avedon, bambaşka.


© Richard Avedon

Aile fertlerinin fotoğraflanması, bunun özellikle anı fotoğrafçılığı ile ilgisi olmayan ciddi fotoğrafçılar tarafından yapılması, sonuçları çok etkileyici çalışmalar çıkartıyor bence ortaya. Karışık mevzular, ama anladınız muhtemelen. Madem mevzu buraya kadar geldi ben de kapanışı -burasının benim çöplüğüm olduğu gerçeğinden güç bularak- yukarıdaki isimlerle aynı sayfada kendi çalışmama yer verme yüzsüzlüğü yaparak gerçekleştireyim.