Geçenlerde Kanada’da merkezli Geez Magazine isimli bir derginin editöründen bir e-posta aldım. Aiden Enns isimli kişi e-postasında dergiyi “tinsellik, sosyal adalet ve sanat üzerine yazı ve eserlerin yayınlandığı reklamsız bir dergi” olarak tanıtıyor, fotoğraflarımdan birisine gelecek sayılarında yer vermek istediklerini söylüyor ve kullanım izni istiyordu. Söylediğine göre gelecek sayının teması “Kuzey Amerika toplumunun bireylerinin hayatı değişik yollarla yaşamaları için çeşitli deneyler” olacaktı ve seçtikleri fotoğraf kafalarındaki şey için çok uygundu.

Şans, aynı fotoğraf Lübnan ile Dayanışma Sergisi‘nde de yer almıştı:

Bu tip çalışmalarda yer almayı çok seviyor olduğum için hiç düşünmeden “tabi” dedim. “Topluma sanat yoluyla ulaşmak ve anlatmak” amacı güden hiç bir girişimden para filan beklemiyorum zaten, eğer bir katkım oluyorsa ne mutlu bana. Fakat kendilerinden eğer mümkün olursa derginin üç sayısını göndermelerini rica ettim. Bu gün eve döndüğümde dergileri posta kutumda beni beklerlerken buldum.

Öncelikle bu kadar harika bir dergi ile karşılaşmayı beklemiyordum, içerik olarak muazzam bir dergi:

Beklemediğim diğer şey ise fotoğrafımla 3. sayfada karşılaşmak idi, uğradığı haşin yeniden çerçevelemeye (crop) rağmen pek güzel çıkmıştı kerata:

Fotoğrafın üzerinde derginin bu sayısını şekillendiren motivasyon yazıyordu:

Anyone can observe that the world is desperate for change. We can see it, hear it, smell it, taste it and feel it.

Dünyanın değişime ne kadar ihtiyacı olduğunu hepimiz farkedebiliriz. Bu ihtiyacı görüyor, duyuyor, hissediyor ve onun kokusunu alıyoruz.

Derginin içeriğine hasta oldum ve çok özendim. Bir konu belirleyip derginin başından sonuna kadar çizimler, fotoğraflar, yazılar, resimler, vintage grafikler ile onu desteklemek, “o şekilde anlamayan bir de bu şekilde baksın”, “onu beğenmeyen bir de bunu denesin”, “buna kafası basmayan bir de şuna şans versin” tadında, bir konu etrafında yer yer geniş, yer yer dar kavisler çizerek dönüp dolaşmak fikri çok etkileyici geldi..

Zaten iletişim kurmak bir hayal. Dil dediğimiz araç ise iletişim formları arasında belki de en güçsüz olanı. Bir şeyi bir başkasına yazarak, konuşarak anlatmak mümkün değil. Birisine anlattığın bir şeyi bir diğerinin ilk anlattığın kişi gibi anlaması da mümkün değil… Bu insana atılmış en büyük kazıklardan birisi bence. Çok daha etkin bir iletişim yolu olduğuna inandığım sanat dahi bu kazığı tazmin edecek bir kıyak değil…

Fakat yine de ona güvenen, ona sığınan, onun sayesinde anlatmaya çalışan her türlü girişime saygı duyuyorum.