Fotoğraf ile ister amatör ister profesyonel, fakat ciddi bir şekilde ilgilenen ve ürettiklerini paylaşan kişiler bir süre sonra fotoğraflarının kendilerinden izinsiz kullanılması ile ilgili dertlenmeye başlıyorlar. Bu duyguyu pek iyi anlıyorum ve doğal karşılıyorum, bununla beraber ben nadiren hissediyorum.

Daha önce bu günlükte fotoğrafların izinsiz şekilde kullanılması konusu ile dolaylı olarak ilgili olan, “kullanılan fotoğrafın sahibine atıfta bulunulmaması” sorununu fotoğrafa eklenen bir ifade ile “fotoğrafın kendi sahibine atıfta bulunmasını sağlayarak çözme“nin gerekliliği/gereksizliği üzerine bir tartışma dönmüştü.

Herkesin benim gibi hissetmesini beklemiyor olsam da ben fotoğraflarımın bir şekilde değerlendirilmesinden, haberim olmasa da bir takım çalışmalara anonim bir şekilde ortak olmaktan keyif alıyorum açıkçası (fakat Sina Demiral’ın başına gelen olayda olduğu gibi bir durum cereyan ederse birileri bunun bedelini ödemek zorunda kalabilir, o ayrı. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu orada, açıp okumalı).

Çeşitli yerlerde kullanıldığına şahit olduğum fotoğraflarımdan bazılarının yer aldığı sitelerden ekran görüntüleri aldım günlüğüme koymak için. Bakın neler oluyor..

Mesela fotoğraf gidiyor, bir edebiyat sitesindeki yazıya materyal oluyor:

Benim çekmeye ve paylaşmaya değer gördüğüm bir fotoğrafı gören birisinin onu bambaşka bir bağlamda değerlendirip kullandığına şahit olmak çok keyifli. Tabi keşke insanlar haber verse, en azından gidip dolaylı olarak bir parçası olduğum bu yeni ürünü görsem diyorum. Fakat insanlar fotoğrafları kim bilir nerelerden buluyorlar, ya da belki Internet konusundaki deneyimsizlikleri onları orijinal sahibine ulaşmaktan alıkoyuyor. Fotoğrafın üzerine e-posta adresi isim yazmayı başka sebeplerle hoş bulmuyorum, EXIF içerisinde e-posta adresim var, fakat insanların EXIF’in ne olduğunu bilmelerini beklemek anlamsız.

Ayrıca çok nadir de olsa Oğuz Dinç gibi haber verenler de çıkıyor, üstüne bir de fotoğrafını misler gibi bir hikayenin tamamlayıcı öğesi olarak görünce insan, daha da bir seviniyor:

Bazen aşağıdaki gibi çalışmalara bakıp “acaba bu çalışmanın sahibi fotoğrafı bulduktan sonra mı bu şiiri yazmış, yoksa şiiri yazdıktan sonra mı fotoğraf aramaya başlamış” diye merak ediyorum:

Ya da birisinin bir fotoğrafımı “hayırlı” bir takım amaçların görsel tamamlayıcısı olarak değerlendirdiğine şahit oluyorum (böylesine canım feda, “bize şöyle bir fotoğraf lazım, çeker misin” deseler çıkar çekerim, o derece anlamlı buluyor ve seviniyorum):

Ya da mesela gidiyor aynı fotoğraf, “komiklik, şakalar” oluyor (zaten lolcats‘in ailecek hastasıyız, bir gün ana sayfasında bu fotoğrafı görünce o kadar hoşuma gitti ki altında “kaynağı bilinmiyor” demesi umurumda bile olmadı açıkçası):

Ya da bir başka fotoğraf birisinin profil fotoğrafı oluyor. Şimdi bu kişi gelip bana “fotoğrafını profil fotoğrafı yapabilir miyim?” mi desin? Ya da bir copyright ibaresi koyayım üzerine başka bir fotoğraf mı arasın? Mesela bir fotoğraf onu bu kadar beğenen birisinin değilse kimindir, bilemiyorum (öyle gibi görünse de forum mesajının fotoğraf ile ilgisi yok bu arada :) başka bir kişiyi tebrik ediyor, başka bir şey için harika olmuş diyor):

Ya da dünyanın başka bir yerinde insanların günlüklerine paylaştıklarına rastlıyorum, altında da anlamadığım muhabbetler dönmüş oluyor (fakat “art” diye imlemiş, bundan güzel hediye olabilir mi, ismimi yazmış yazmamış ne fark eder):

Ya da bir fotoğraf gidiyor Çekçe, yalnızlık üzerine bir şiiri tamamlıyor, yine isim yok, bağlantı yok, ama dediğim gibi, afiyet olsun:

Yukarıdakilere benzer bir diğer örnek olan ve bu yazıyı yazmamın asıl sebebi de aşağıda:

Geçen gün Anıl Eraslan bana “Beşiktaş’ta bir sergin var!” konulu bir e-posta attı. Olay şu: misafir kaldığı evde Internet bağlantısı ile ilgili bir takım problemler yaşayınca yakınlardaki bir Internet kafeye gitmiş kendisi. Kafenin bir duvarında 30×40 boyutlarında basılmış bir fotoğrafımı görmüş ve şaşkınlıkla kasadaki amcamıza gitmiş, e-postası şöyle devam ediyordu:

Gidip sordum, “bu fotoğrafı nereden aldınız” diye.

– Valla işte bütün bu resimler internette dolaşıyo, Google’dan resim yazıp arayıp buluyosun

– Peki bu fotoğrafçının haberi var mı?

– Yok da biz nereden bilelim kime ait olduğunu, her yerde geziyo bu fotoğraflar. Geçen bi arkadaşın msn resmi olarak bile görmüştüm.

– O zaman size ben söyleyim kim olduğunu, en azından ismini yazın.

dedim ve siteni gösterdim.

Sonra da ekliyordu:

Çok iyi bir şey yaptığımı zannetmiyorum, oradaki fotoğraflara da bakıp “hmm, hmm” dedikleri için onların da piyasaya mal olması yakındır..

Çok sevindim okuyunca, kendisinden olay mahallinin bir fotoğrafını çekip göndermesini rica ettim, zahmet etti gönderdi sağ olsun.

Gördüğünüz gibi amcamız fotoğrafın uygun bir yerine “Ayet el Kürsi” duası asmış. Birisinin sizin ürettiğiniz bir şeyi alıp kendi dünyası içerisinde anlamlı hale getirişine şahit olmak, kendi ürettiğiniz şeyi onun gözünden görmek kadar güzel bir şey yok bence. Üstüne üstlük bunu bir ton insan görüyor, bu fotoğraf onlara kim bilir neler hissettiriyor. Müthiş.

Bu konuda bazı tutarsızlıklarım da var tabi.

Mesela bir fotoğrafımı alıp “bunu ben çektim” diye oraya buraya gönderen kişilere aynı sempatiyi duyamıyorum. Halbuki normal olan isminin yazılmasından rahatsız olmayan birisi olarak, yalnızca manevi kazançlar amaçlayan bu kişilere de aynı sempati ile yaklaşmam olurdu. Fakat buradaki antipatinin kaynağı fotoğrafın benim fotoğrafım olması ya da hakkımın yeniyor olması düşüncesi filan değil de, bunu yapmakta sakınca görmeyen insanların, yapmakta sakınca görmeyebileceği diğer şeyleri düşününce onlara karşı hissettiğim kızgınlık sanırım.

Ama mesela fotoğrafını alıp “bunu ben çektim” diye oraya buraya gönderseydi, haberi olduğunda James Nachtwey bu kişiye kızmazdı bence. Bu gezegen böyle süper insanlar yetiştirmeye de muktedir işte..