Bu seferki ayıbın mimarı mesulü, Fotografevi… Olan bitenden Sina Demiral‘dan aldığım e-postaya kadar haberim yoktu. Fotoğrafların ve fotoğrafçıların yarıştırılmasının temelinde yatan motivasyondan felsefi nedenlerle pek hazzetmiyor olsam da bu ayıbı gündeme getirmem gerektiğini düşündüm; çünkü bazen sesimizi çıkarmadığımızda, yapılan ayıptan bizim payımıza da bir şeyler düşüyor.

Fotoğrafevi, kendi cümleleri ile, Türkiye’de fotografın gelişmesi ve yaygınlaşması için hiç durmadan üretirken, fotografın sınır tanımayan yolculuğuna çıkan herkese kapısını açıp, rehberlik etmeyi, Türkiye’nin sanat ve kültür ortamına fotograf merceğinden katkıda bulunmayı amaçlıyor. Bu amacına da organize ettiği sergiler, gösterileri, söyleşiler, seminerler, fotoworkshoplar, projeler ve çeşitli yayınlarla gerçekleştirdiğini iddia ediyor.

Yukarıdaki amaçlara ne kadar yaklaşabildiklerinin taktirini olayın kısa ve hızlı bir özetini yaptıktan sonra size bırakacağım: Fotoğrafevi ve HSBC ortaklığı ile düzenlenen “Görmek Değer Vermektir” isimli bir fotoğraf yarışması düzenler. Büyük ödül 14.000TL’dir. Jüri üyeleri arasında Sabit Kalfagil ve -jüri demirbaşı- Ara Güler de vardır.

190 fotoğrafçının katıldığı yarışmanın sonuçları ve ilk ona kalan katılımcıların ismi Fotografevi’nin web sayfasından yayınlanır. Buraya kadar her şey normal:

(Neden Internet’te yayınlanan bir haberin kaynağına link vermeyip ekran görüntüsünü koyduğumu az sonra anlayacaksınız (ekran görüntüsünü bana ulaştıran Özgür Çakır‘a da ayrıca teşekkür ederim)).

Finale kalan isimler şöyledir:

Serap Şahan Sokol (iki porftolyosu ile)

– Savaş Boyraz (iki porftolyosu ile)

– Şinasi Göktürkler

Mustafa Bilge Saktın

Coşkun Aşar

Berk Bilgin

– Ebru Çınar

– Ali Fuat Altın

Sonuçlar açıklandıktan sonra yarışmaya katılan fotoğrafçılardan birisi olan Gökhan Bedir yarışmada finale kalanların çok büyük bir kısmının Fotografevi’nde seminer ve eğitim veren kişiler olduğunu fark eder ve bu konuda şikayette bulunur ve durumu protesto eder (çünkü tahmin edebileceğiniz gibi yarışmayı düzenleyen kurumda faaliyet gösterenlerin ve yakınlarının yarışmaya katılmasının yasak olduğu yarışma kurallarından birisidir hem de yasak olmasa bile fena halde etikten uzak bir davranıştır).

Fotografevi bu protestoya -Türkiye’deki bir profesyonel organizasyona yakışır şekilde- apar topar eğitmenlerin isimlerini internet sayfalarından kaldırarak cevap verir.

Fakat sayfanın eski hali Google’ın ön belleğinde durmaktadır (belli ki Fotografevi ya Google’ı ya da insanları ahmak yerine koymamayı bilmemektedir). Mevzu büyür.

Bu apar topar değiştirdikleri sayfanın 7 Eylül 2009 tarihindeki hali (kazanan listesi ile aşağıdaki isimleri kıyaslayın):

Bu da aynı sayfanın bu günkü hali:

Ardından şikayet ve protestolara yanıt vermekte ikinci aşamaya geçer ve bu sefer kazananlar listesini değiştirirler:

Geriye kalan isimler şu hale gelir (önceki listede yer alan koyu isimler gitmiştir), mevzu kendilerince kapanır:

– Savaş Boyraz (iki porftolyosu ile)

– Şinasi Göktürkler

– Ebru Çınar

– Ali Fuat Altın

Fakat bu konuyu bu şekilde örtbas etmelerine müsaade etmemek gerek.

Fotografevi bu ayıbı ile Türkiye’deki fotoğraf camiasına yaptığı katkıdan daha büyük bir zarar vermiş olabilir. Ayrıca sadece fotoğraf camiasının saygınlığını ve kendi isimlerini değil, HSBC’nin prestijini de zedelediler.

Ayrıca yaptıkları açıklama gerçekten çok komik, neredeyse insan zekâsı ile, insanın düşünme kabiliyeti ile, insan haysiyeti ile alay eder nitelikte:

Görmek Değer Vermektir Fotoğraf Yarışması ilk 10 finalistlerinde yer alan bazı portfolyoların katılım şartnamesine uygun olmadığı tespit edilmiştir. Bu bilgi doğrultusunda yarışma şartlarına uygun olmayan portfolyolar finalist listesinden çıkarılmıştır.

Bu mevzu edilgen cümlelerle, sanki tespit edilmesi çok zor olan bir şey sürpriz bir şekilde kendiliğinden ortaya çıkmış gibi gösterilerek toparlanacak bir şey değil ne yazık ki. Mesela analamadığım şeylerden birisi de Sabit Kalfagil’in, aynı kurumda eğitmen olarak faaliyet gösterdiği isimleri nasıl olup da kendisinin de içinde olduğu bir jürinin finale bırakmasına müdahale etmediği (belki bu isimleri tanımıyordu, belki o an hatırlayamadı, belki yarışma kurallarını okumamıştı, belki aklına bunun etik olmayabileceği gelmemişti, bilemiyorum). Kendisi gerekli görürse bu enteresan detay ile ilgili bir açıklama yapar herhalde. Fakat o zamana kadar, Fotografevi’ni pişkinliği bir kenara bırakmaya davet etmek gerekli, hem de ciddi bir şekilde.

İşe yukarıda yaptığım alıntıyı şu şekilde değiştirerek başlayabilirler bence:

Görmek Değer Vermektir Fotoğraf Yarışması finalistlerini duyurduktan sonra aldığımız tepkiler sonucunda listede yer alan 8 finalistten 4 tanesinin aslında yarışmayı düzenleyen Fotografevi bünyesinde eğitim veren kişiler olduğunu tespit ettik ve isimlerini listeden çıkardık. Bu hatadan ötürü özür diliyor, mağdur olan fotoğrafçılardan bizleri affetmelerini rica ediyoruz.

Bu da yan çizmek, gerçekleri eğip bükmek. Ama en azından yukarıdaki kadar arsızca değil. Eğer web sayfasını benim elime verseler ben şöyle yazardım sanırım:

Etik, kural demedik, Görmek Değer Vermektir Fotoğraf Yarışması finalistlerinin bir kısmını sizlerden, bir kısmını da bizlerden seçtik. Eğitmenlerimiz olarak listelediğimiz isimlerin ve onların yakınlarının bizim düzenlediğimiz bir fotoğraf yarışmasında finale kalmasında garip bir şey göremedik. Bizim ülkede bu işler böyle yürür. İhaleleri de iktidar yanlılarına veririz mesela. Ha sanat, ha siyaset. “Dünyanın Yerel Bankası” olmakla övünen HSBC’nin bu konuda bize anlayış göstereceğine hiç şüphemiz yok. Zira mevzunun ziyadesiyle yerel olduğu konusunda bize katılacağınızı tahmin ediyoruz.

Lütfen bu mevzuyu duyurun. Duyurun ki,

  • HSBC çalışmak için kimi seçtiğinden, Fotografevi de yaptığından utansın,
  • Fotografevi edilgen cümlelerle mevzuyu örtbas etmeye çalışmak yerine olaya samimi bir açıklama getirsin ve özür dilesin.
  • Bununla da kalınmasın, bir başka jüri kursun, katılımcıların tümü yeniden değerlendirsin, yeni bir finalist listesi oluştursun.

Böylece hem Fotografevi insanların gözünde yitirdiği kredisini toparlasın, hem seneye bu yarışmayı tekrarlamaya yüzleri olsun, hem de birileri böyle hatalar yapmadan önce iki kez düşünmeyi öğrensin.

İlgili bağlantılar:

___

GÜNCELLEME (05/10/09):

Fotografevi 05/10/09 itibarı ile,

  • Jürinin yeniden toplanıp finalistleri yeniden değerlendireceğine dair bir açıklama yaparken (internetin ve organize olmanın gücü),
  • Özür dilemeye ve düzgün bir açıklama yapmaya gerek görmüyordu (yüzsüzlüğün ve kibirin gücü).

Daha önce finalist olduğu ilan edilip şimdi “jüriyi yeniden toplamak zorunda kaldık, herkesi yeniden değelendirecekler” denilen kişilerin yaşadığı psikolojik çalkantıyı da kimsenin umursadığını sanmıyorum. Bence tutarlılık ve kalite bu organizasyonun jürisinde daha fazla “yer almamayı” gerektirir…

(Recep Güleç‘e değişikliği haber verdiği için teşekkürler).

___

GÜNCELLEME (12/10/09):

Fotografevi fotoğraf yarışmasına dair duyurular silsilesine noktayı koydu. İçeriğin tamamı şu adreste: http://www.fotografevi.com/yazidevam.asp?haber_id=121 daha önce yaptıkları yazanları değiştiriverirler diyerek içeriği şu adrese de kopyaladım: http://pastehtml.com/view/091012DG8wdPYH.html. Metnin tamamına burada yer vermeyeceğim, fakat bazı alıntılar yapıp düşüncelerimi yazmazsam da rahat edemem.

Başından beri Fotografevi’nin doğru olanı geç de olsa yapacağı ümidi ile hareket ettim açıkçası. Fakat son açıklamaları ile Fotografevi’nde doğru olanı yapacak kadronun, “böyle böyle hatalar yapıldı fakat şimdi şu şekilde düzeltiyoruz” diyecek sağduyunun yer almadığını görüyorum.

Ben Fotografevi’nin varlığını bu yarışma fiyaskosuna kadar bilmiyordum, haklarını olumlu ya da olumsuz reklam yapmaktan hiç bir çıkarım yok. Fakat dilerim Fotografevi yazıp Google’da arayanlar bir süre sonra bu olan bitene tanık olacaklar, insanlar arkadaşlarına “Fotografevi’ni nasıl bilirsin?” diye sorduklarında bu mevzudan haberdar olacaklar. Zamanla Fotografevi eriyip giderken, Türkiye’de meydana gelen boşluğu işini layığı ile yapan bir başka organizasyon dolduracak. Dilerim tüm olan bitene göz yuman HSBC de sessizliğinin ve umursamazlığının neticelerine katlanacak.

Yarısı Fotografevi propagandası ve boş laf olan açıklamalarının dikkate değer bölümlerinden bazı satır başları ile bu mevzuyu kapatıyor ve Türkiye’nin fotoğraf tarihindeki bu rezaleti başkalarının da tanıklığı için arşivliyorum.:

  • Jüri’nin yeniden toplanıp, yeniden değerlendirme yaparak seçtiği son finalistler şunlar:


    </p>

    – Savaş Boyraz (iki porftolyosu ile)

    – Şinasi Göktürkler

    – Ebru Çınar

    – Ali Fuat Altın


    dikkat ederseniz açıkladıkları ikinci liste ile aynı. Yani Fotografevi diyor ki, “jüri bir daha bir araya geldi, herkesi yeniden değerlendirdi, 10 kişilik kontenjan için aynı 4 kişiyi bir daha seçti”. Bu Hamaney’in “oyları bir daha saydık” demesi kadar inandırıcı, fakat spekülasyon yapmanın alemi yok. Eğer bir günah varsa bu jürinin boynunda.</li>

    • Açıklamaya göre “internet ortamında yapılan spekülasyonlar üzerine“, “Fotografevi ile ilgileri olduğu düşünülen katılımcıların daha fazla yıpranmaması amacı ile spekülasyonlara neden olan isimlere ilişkin sonuçlar” iptal edilmiş. Yani aslında yarışmadan diskalifiye edilen isimlerin Fotografevi ile hiç bir ilgileri yokmuş, yarışmanın hiç bir kuralı çiğnenmemiş, herkes sütten çıkmış kaşıkmış, fakat “İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN SPEKÜLASYONLAR ÜZERİNE” bu katılımcıların “DAHA FAZLA YIPRANMAMASI” için bu kişiler yarışmadan diskalifiye edilmiş. Yani aslında bu arkadaşlar ve Fotografevi’nin aslında hiç bir suçu yokmuş. İlk şikayetin ardından apar topar değiştirilen web sayfasında aslında isimleri yokmuş. Bu arkadaşlar o kadar sütten çıkmış kaşık imiş ki, SIRF SİZLER SPEKÜLASYON YAPTIĞINIZ İÇİN yarışmadan diskalifiye edilmişler (suç sizin yani aslında)… Ben size bu insanlar nasıl daha fazla yıpranmazdı söyleyeyim: DİSKALİFİYE EDİLMEYEREK. İnsanların tamamının aptal olduğu bir dünyada yaşıyor olsa idik “kurallar çiğnenmemişti ama onlar yıpranmasın diye diskalifiye ettik” fena olmayan bir açıklama olabilirdi gerçekten… Fakat insanların tamamının aptal olmadığı bir dünyada kişilerin aklına şöyle basit bir soru takılabilir: “Madem her şey kurallara uygundu, madem bu kişilerin bir günahı yoktu, neden onları savunmak yerine yarışmadan diskalifiye ettiniz? Yarışmacılarınıza bu kadar mı değer veriyorsunuz?“… Hatta kimileri şunu bile düşünebilir: “Böyle utanç verici bir özür ile örtülmeye çalışılan kabahat, acaba bu özürden ne kadar daha utanç verici olabilir“…</ul>