Eğer hatırlayacak olursanız bundan 5 ay evvel Nikon’un 85mm f/1.8 lensini almış, hemen akabinde hakkında bir yazı yazmış, ertesi gün kendisi ile birkaç fotoğraf çekmiş, onun ardından ise lensi -çok afedersiniz- kütürt diye kırmıştım (içimin nasıl yandığını bir ben bilirim, bir de evinde belgesel izlerken yavrusunun denize yarım metre kala bir martı tarafından avlandığına şahit olan deniz kaplumbağası bilir).

O gün o yazının altında bana “geçmiş olsun” diyen dostlar: geçti vallahi. Hem de öyle bir geçti ki f/1.8 gitti, yerine f/1.4 geldi. İşte kendisi burada (sizi fotoğrafa boğacağım, “yok, yapamaz” diyenler pişman olup tek tek özür dileyecekler):

Uzun zaman evvel kendi kendisini finanse etmediği koşulda fotoğrafa hiçbir yatırım yapmamaya karar vermiştim. Bu lense de para vermedim. Belki benzer bir metot sizin de ilginizi çeker diyerek lensin nasıl bana ulaştığını takip eden iki paragrafta yazdım.

Bir süre evvel bir bayan kişisi benimle bağlantıya geçip evlilik merasimini belgelememi istediğini, kabul ettiğim koşulda ne kadarlık bir ücret talep edeceğimi sordu. Öğrendim ki kendisi beni -ayıptır söylemesi- gazetelerde boy boy çıkan fotoğraflarımdan tanıyıp sevmiş, belgesel fotoğraf dalında birincilik teline değer bulmuştu (gazete de aşağıdaki) (bu arada gazetenin içinde yer alan Krew Du Vieux serisini günlüğü takip edenler hatırlayabilir, tüm seri içerisinden günlüğümde yayınlamak için benim seçtiğim birkaç fotoğraf ile gazetede yayınlamak için onların seçtikleri birkaç fotoğrafın birbirinden bu kadar farklı olması da çok değişik bir ayrıntı bence (insanların fotoğrafları neye göre değerlendirip neye göre beğendikleri o kadar değişiyor ki, çok fazla kişi tarafından beğenilen bir fotoğrafı neden beğendiklerinin herkese tek tek sorulduğu bir araştırmadan çok değişik sonuçlar çıkarılabileceğini düşünüyorum (bence böyle bir araştırma muhakkak bir takım toplumsal örüntüleri ortaya koyacaktır (neyse, gene dağıttım konuyu, bu parantezler kapanınca kaybolmazsınız umarım (Zaytung: “Zincirleme parantez faciası: Becerksiz yazar meren kişisinin günlüğünde açtığı parantezler arasında kaybolanların sayısı 24’e yükseldi. İkinci bir emre kadar internete girme yasağı ilan edilmesi olasılığı kulisleri meşgul ederken ederken Türk Telekom’un soruşturmaya,’isterseniz bütün parantezli blogları yasaklayalım, çümkü burada bizim bir Muhsin var, hemen yasaklayabiliyor böyle bi düğmeye mi ne basıyor kırmızı yazı çıkıyor sitede süper’ önerisi ile müdahil olduğu öğrenildi. Meren’in ise ilk sorgusu esnasında verdiği ifadesinde iç içe parantezler açarak kaçmaya yeltendiği gelen ilk haberler arasında. Bizden ayrılmayın.“))))):

Para işlerini oldum olası sevmem. Fakat benden yapmamı istediği şey için hızlı bir prime lense ihtiyacım vardı. Bu yüzden kendisine içinde lens olan, ama para alışverişi olmayan bir öneri sunmaya karar vermiş, e-postasına “bana bir adet Nikon 85mm f/1.4 hediye edersin, olur biter” diye yanıt vermiştim. O da “aa, lafı mı olur” demişti. Gerçekten de lafı olmamış, lens alınmış. Dün de tarafıma teslim edildi. Bu da böyle bir anımdır işte.

Aylar sonra gelen güncelleme: bu lensi bana alan çiftin düğün hikayesi ve fotoğrafları da burada: http://meren.org/blog/2010/05/freya-webb/

***

Zaten profesyonel olarak icra ettiğim bir mesleğim varken fotoğraf konusunda aç gözlülük yapma fikri pek hoşuma gitmiyor. Fakat “profesyonel” olmak istememek “amatör amatör” olmak demek olmamalı bence. Zira “ciddi amatörlük” de bir alternatif. Bu arada gidip Google’da “ciddi amatör” diye arayınca çok acayip şeyler çıktı karşıma (halbuki hiç aklımın ucundan bile geçmemişti (çünkü kalbim çok temizmiş meğersem)). Bu yüzden bir yanlış anlama olmasın diye burada sıfırdan tanımlıyorum, sonra Telekom gelip kapamasın buraları:

  • Ciddi hobici: Dişine göre bir ikinci el fotoğraf makinesi ve lens alıp yıllar boyunca onunla idare eden, her gördüğünü çekip sevdiklerini sevindiren.
  • Amatör amatör: Fotoğraftan gelir elde etmeyen fakat her çıkan lensi, her zö megapiksellik fotoğraf makinesini almak isteyen.
  • Ciddi amatör: Fotoğraftan gelir elde etmeyen fakat ekipman ihtiyacının çözümünü kendisinden fotoğraf çekmesini isteyenlere devretmeye gayret eden.

Ciddi hobiciler ile amatör amatörlerin ne yapacağı az çok belli. Fakat ciddi amatörün işi biraz çetrefilli. Ciddi amatörlük için öyle tek bir yöntem olsaydı da anlatsaydım, bu yazı başlığının hakkını pek güzel verebilirdi (fakat ne tek bir yöntem geliyor aklıma ne de kaç yöntem olduğunu bilmediği halde “X yapmak için en iyi N yöntem” türünden yazabilecek kadar cesurum (Carl Sagan gibi oldum ben şimdi bak)).

Fakat şu bir gerçek: önemli olan niyet.

Niyet‘ demişken hadi bu da bu yazının zencefili olsun (hani şu suşi ile getirdiklerinden):

Yolun sonuna değin gitmek pek mümkün görünmese dahi istikamete karar vermek gerekiyor (Mongol‘daki Budist rahip gibi). Zira bu evren o kadar değişik dinamiklere ve antikalıklara sahip ki, istikamete belli olunca gün geliyor, bakıyorsunuz ki varmışsınız. Küçük bir çocukken büyüklere bakıp bacak bacak üstüne atmak isterdim. Şimdi ise ne zaman baksam kendimi bacak bacak üstüne atmış, sol elini çenesine koymuş buluyorum.

(Konudan konuya atlanarak yazılarınızın sonu getirilir)