Düğün Fotoğrafçılığı
Geçenlerde New Orleans’ın tanınan düğün fotoğrafçılarından Scott Myers benimle bağlantıya geçip bir takım kurma hazırlığı yaptığını, katılmayı düşünüp düşünmeyeceğimi sordu. Ne zamandır istediğim ekipmanları alabilmek için fotoğraftan para kazanmak gibi düşünceler dolaşıyordu aklımda, bu yüzden “eh, neden olmasın” dedim.
Çok ileri görüşlü ve zeki bir adam olduğunu gördüğüm Scott ile bu mevzu üzerine konuşmak için buluştuğumuzda aklından geçenin şu şekilde özetlenebilecek bir şey olduğunu anladım:
Bir sürü düğün fotoğrafçısı var, basma kalıp fotoğraflar çekiyorlar. Ben de uzun süredir bu işi yapan birisi olarak yaratıcılığımı yitirmeye başladım. Farklı alanlarda başarılı olan fotoğrafçılardan oluşan bir ekip kurup düğünlere bu şekilde gitmeyi düşünüyorum.
Hazır hissedene kadar onun çekim için gittiği düğünlere misafir olup bu düğün hadisesinin nasıl bir şey olduğunu öğrenecek, istersem fotoğraf çekip deneyim kazanacak ve ekipman eksiklerimi görecektim. İlkine dün gittim. Hemen gözlemlerimi aktarayım:
- Düğün fotoğrafçılığı hiç de kolay ve keyifli bir şey değil. Zaten düğün denen hadise kolay ve keyifli bir şey değil, bir stres konservesi. Fotoğrafçı da bundan payını alıyor elbette. Daha önce gönüllü olarak fotoğrafladığım ve ardından bir photo-essay’e dönüştürdüğüm düğünde hiç bu şekilde hissetmemiştim. Fakat bir düğünü profesyonel şekilde fotoğraflamanız için insanlar size binlerce dolar veriyorsa, işler gerçekten çok değişiyor.
- Önce ekipman sahibi oluyorsunuz, sonra düğün fotoğrafçısı, tersi değil. Açıkçası ben saf saf tersinin de olabileceğini düşünüyordum. Ama “önce düğün fotoğrafçılığı yapmaya başlayayım, kazandığım para ile ekipman alırım” diye bir şey yokmuş, onu gördüm. Adam gibi bir yatırım yapmadan bu işe girişip bu gerçeğe sağlam bir rezaletin ardından vakıf olmak da pekalâ bir yöntem olabilirdi tabi :)
- Düğüne gidip fotoğraf çekmek belki de işin en kolay kısmı. Çünkü düğünden aylar öncesinde başlayan istişareler var. Örneğin Scott’ın bir yıl sonrası için tarihi netleşmiş olan işleri var. Öncelikle “kesin para” olarak görülebilecek bu rezerve tarihler, bu durumun bir yan etkisi olarak görülebilecek “0 özgürlük” durumunu satın alabilir mi, gerçekten tartışılır (benim için hiç de tartışılır değil aslında). Ayrıca düğünden önceki iletişimin üstüne düğünden sonra o fotoğrafların düzenlenmesi, DVD’dir, online galeridir uğraşılması hiç azımsanacak bir iş değil. Çünkü her hafta uğraşılacak 7-8 fotoğraftan değil, 700-800 fotoğraftan bahsediyoruz. Bir de sizin için sıradanlaşmış bu işlerin her birinin gelin ve damat için ne kadar özel olduğunu ve bunun beraberinde getirdiği kaprisleri düşünün. Hatta kaynanalar ve kayınpederlerin, sağdıçların ve misafirlerin kaprislerini düşünün.
Düğün fotoğrafçılığı işi yatırım gerektiren, tam zamanlı bir iş. En azından bu işi gerçekten layığı ile yapmak isteyenler için. “Layığı ile yapmak” çok geniş bir çerçeve tabi, fakat ne kastettiğimi anlamak isterseniz işini layığı ile yaptığını düşündüğüm Scott’ın portfolyosuna bir bakabilirsiniz.
Düğün fotoğrafçılığı için tam, değişmez bir ekipman listesi yapmak elbette saçma olur. Fakat Nikon kullanan bir fotoğrafçı için şöyle bir yatırım yerinde bir başlangıç olabilir bence:
- İki adet mono ışık, bu ışıklar için ayaklar, şemsiyeler, radyo vericiler, grid’ler, elektrik kaynağı olmadığı durumda yararlanmak üzere iki adet pil (~4000 dolar).
- Bir adet Nikon D700, bir adet Nikon D300 gövde, iki adet DB-10 (~4500 dolar).
- Nikon 24-70 f/2.8 lens (~1800 dolar)
- Nikkor 70-200 f/2.8 VR lens (~2000 dolar)
- İki adet SB-900 flash (~1000 dolar)
- Bunları ve geriye kalan tüm ıvır zıvırı oradan oraya taşımak için sağlam bir çanta (çanta derken ekipmanı taşımak için özel çantalardan bahsediyorum, 500 dolar bir şey olsa iş görür).
Böyle bakınca 14000-15000 dolarlık bir ekipman yatırımından bahsediyoruz. Yüzlerce fotoğrafı işlemek için gereken bilgisayar, vergi numarası, şirket olma süreci, web sitesi, avukat masrafları, yayın anlaşmaları, telif anlaşmaları hazırlanması gibi külfet ve ekstralardan bahsetmiyorum bile. Onlar için de ikinci etapta bir 10000 doları gözden çıkarmak abartılı olmaz sanırım. Rakamlar gözünüzde büyümesin, bu bir iş kurmak gibi. Eğer biraz fotoğrafa yetenekli iseniz bir yıl içerisinde ayda bir-iki düğün fotoğraflayan birine dönüşmeniz, hem fotoğrafa hem de iş adamlığına yetenekli iseniz ayda 5-6 düğün fotoğraflayan birisine dönüşmeniz işten bile değil. Bir düğünden 2000-2500 dolar kazanabileceğinizi düşünürsek bunun nasıl bir iş modeli sunduğu aşikar. Bu kadar paranız yoksa ne yaparsınız? Alırsınız 40000 dolarlık bir banka kredisi, girişirsiniz bu işe (30000 dolar ekipman vs., 10000 dolar da “akmasa da damlıyor” noktasına gelene kadar açlıktan ölmemek için). Her şey yolunda giderse 3-4 yıl içerisinde borcunuzun tamamını kapatmış olursunuz.
Fakat yolculuğunuz boyunca bir zamanlar sizin kendinizi ifade etmek için kullandığınız, sanatsal güdülerinizi gerçeklediğiniz ya da hobi olarak icra ettiğiniz bir şey olan fotoğrafın, tamamen sentetik, hiç bir keyif vermeyen, basmakalıp bir tam zamanlı işe dönüşüşüne tanık olabilirsiniz. Çünkü artık işin şakası kalmayacak.
Bunu stüdyo fotoğrafçıları için de söyleyebiliriz belki. Bunu French Quarter’da turistlere caz çalan, genç yaşlarında müziğin insanın yüzüne yerleştirdiği eşsiz tebessümü kaybetmiş olan müzisyenler için de söyleyebiliriz belki. Ya da orada burada insanların kara kalem portrelerini çizen ex-ressamlar için de. Bana kalırsa Scott sırf kendisine dışarıdan bakıp bunu görebildiği için bile saygın bir fotoğrafçı.
Scott, gelin, damat ve ailesi birbirlerine ve sevdiklerine düğünde neler olup bittiğini anlatabilsinler, yıllar sonra dönüp bakabilsinler diye 1500’den fazla fotoğraf çekti. Benim için ise bu evlilik şundan ibaretti ve ebediyen öyle kalacak:
Gelin bir heyecan ile kiliseye girdi.
Olan bitene tüm davetliler şahitti.
İşler yolunda gitti, herkes “evet” dedi.
Gelin, az önce rahibin huzurunda bekârlığı ile değiş tokuş ettiği beyefendiyle beraber kiliseyi terk etti.
…
Scott bu evlilik hikayelerin “kaçırılmaması gereken” anlarını bir düğün fotoğrafçısı olarak belgelerken, benim görevim, eğer tabi yapabileceğimi hisseder ve kabul edersem, her bir hikaye içerisindeki kendine özgü detayları bulup ortaya çıkarmak ve bu sayede bir fark yaratmak.
Neler olacağını ilerde göreceğiz (yarın bir gün çıkıp “ben düğün fotoğrafçısı olmaya karar verdim, kikirt” derim diye korkmuyor da değilim).