Nikon D700 ile beraber aldığım bu lensi bir süredir hem amatör hem profesyonel işler için kullanıyordum. Kendisi ile hakkında yazabilecek kadar haşır neşir olduğumu düşündüm. Gereksiz teknik detayları Google yardımı ile bulunabilecek kaynaklara havale edip kendi deneyimlerimi ve görüşlerimi paylaşacağım.

Öncelikle klasik girişi yapayım: Nikon 24-70mm f/2.8 G ED Nikon’un ürettiği en iyi lenslerden birisi; eğer profesyonel olma yolunda ciddi adımlar atmaya niyetli bir Nikon kullanıcısı iseniz neredeyse sahip olmak zorunda olduğunuz bir lens. Etrafımda Nikon ile çalışan profesyonel fotoğrafçılar arasında bu lense sahip olmayan bir kişi bile yok.

Bununla beraber bu arkadaş bir profesyonel için ne kadar gerekli bir lens ise bir amatör için de o kadar gereksiz bir lens bence. Amatörlere tavsiye etmeyişimin sebeplerini aşağıdaki listeledim.

Hem bu lensi size satmaya çalışmadığım için hem de bütün ürün incelemeleri ilk önce avantajlardan bahsettiği için listelemeye lensin dezavantajlarından başlamak istedim (yazar burada, böyle “çok farklı bir insanımdır”, “beni sürünün içinde bulamazsınız” mesajları filan vermeye çalışıyor):

  • (eksi) Lens çok büyük, ama gerçekten çok büyük. Genel amaçlı bir lensin bu kadar büyük olması çok ciddi bir problem. Çünkü fotoğraf çekmenin öncelikli amaç olmadığı hiçbir yere götüremiyorum bu arkadaşı. Hiçbir çantanın içerisine sığmıyor, onun içine sığdığı çantanın içerisinde başka bir şey için yer kalmıyor. Üzerine parasoleyini de taktığımda iyice uzun oluyor ve manevra kabiliyetim gerçekten çok düşüyor (“onu da takmayıvereyim” diyemiyorum, zira bu profesyonel lensleri parasoleysiz kullanmak hem biraz tehlikeli hem de biraz komik oluyor). Ne kadar büyük olduğunun kafanızda canlanması için aşağıdaki fotoğrafı buldum. Lens, nispeten büyükçe bir gövdeye sahip olan D700 üzerinde takılı (fotoğraf Flickr’daki xtianyves takma adlı kullanıcıya ait): <p style="text-align: center;"> Nikon D700 with 24-70mm f/2.8G AF-S </p>

  • (eksi) Çok ağır. Eşek ölüsü gibi. D700’ümün gövdesinden sadece 100 gram daha hafif, böyle bir şey olabilir mi yahu, insaf. Büyük olan şeylerin çoğu durumda ağır olduğuna ben de aşinayım ama elinize aldığınızda ağırlığı karşısında şaşırıyorsunuz, ama mesela yanınızda birileri oluyor, bozuntuya vermiyorsunuz, fakat 20 dakika sonra fotoğraf makinesini tutan eliniz ağlamaya başlıyor orada. Lensin ağırlık merkezi fotoğraf makinesinden ve dolayısıyla makineyi taşıdım destek noktasından uzakta olduğu için bileğim üzerinde alışık olmadığım yönde, dairesel bir baskı oluşturuyor (çünkü arkadaş hep aşağıya doğru bakmak istiyor, fakat fotoğraflanmaya değer şeyler çoğunluklar karşıda oluyorlar, o düşüyor, ben kaldırıyorum, üstüne bir de SB-900 takılı ise, değmeyin keyfime).
  • (eksi) Çok çok narin bir lens. Ama gerçekten çok narin bir lens (kafanızda canlanması için geçen bir kırayazdım, sonra vazgeçtim hemen). Eğer düşürecek olursanız almak için yere eğilmeyin bile. Lensi yerde bırakıp yolunuza devam edin. Darbelere dayanıksızlığın yanında bu lensi soğuk coğrafyalarda da kullanamıyorsunuz (enteresan şekilde mount’unun (fotoğraf makinesine takıldığı yer) kırıldığını okudum. Mesela Moskova’da çantanızdan çıkartıyorsunuz, makinenize takıyorsunuz, çıt, kırılıyor. “Çok soğukta işim yok, Adanalıyım ben” diyorsanız bile bu bilgiyi lensin ne kadar narin olduğuna dair bir ipucu olarak addedin. Zoom yüzüğünün çok kolay bozulduğu da ne yazık ki bilinen bir problem. Nikon garanti kapsamında tedavi etse bile, ki her zaman etmeyebiliyor, kaybettiğiniz zamana, çektiğiniz çileye değer mi? Değmez.
  • (eksi) Lens çok pahalı. İniyor, çıkıyor ama $2.000 dolar civarlarında seyrediyor (hele Türkiye’den almaya kalksanız KDV’si ile filan beraber ne kadar olur hayal bile edemiyorum açıkçası (bilmek istiyor muyum, onu da bilemiyorum)). Büyüklüğüne, ağırlığına, narinliğine bakmadan ben her yere götüreceğim deseniz bile bu sefer başına bir iş gelirse bir tane daha alamayacağınız geliyor aklıma. Özetle bu lense sahip olmak bir dert. Gerçekten. Hem psikolojik, hem fiziksel bir dert. Sahip olanlar ne dediğimi çok iyi anlıyor olabilirler.
  • (yukarıdaki maddeler ışığında tamamen kişisel bir eksi) Velhasılı bu lens bir tasa yumağı. Zira saydığım sebeplerden ötürü bu lensi elime alıp dışarıya çıkmak benim için o kadar büyük bir stres kaynağı ki kendisi ile aramızda sinüsoidal bir nefret-aşk ilişkisi var (hele düşürüp canına okuduğum 85mm lensim aklıma geldikçe neler yapabilen bir insan olduğumu, efendilik ile aramdaki mesafeyi hatırlıyorum, boynuma ağrılar giriyor).

Bu kadar eleştirmek yeter. İnsanlar bu lensi tüm bunlara rağmen kullanıyorsa bu lensin şüphesiz bir takım önemli avantajları da var, onlara geçiyorum (bu arada “dezavantajlar bana yetti, hayatta işim olmaz çotşk. kib. by.” diyen ve lensin avantajlarını okuyup canını sıkmak istemeyenler gitmeden evvel yazının sonundaki alternatif lens önerilerine bakmak isteyebilirler):

  • (artı) Lensin keskinliği -diyafram sonuna kadar açıkken dahi- inanılmaz, tarifi neredeyse mümkün değil. Fotoğraftan %100 bir kesit alıyorum, onun keskinliğine ve detaylarına bakarken içimden “ben bu fotoğrafı küçültürken küçültme algoritması bu keskinliği heba edecek” diye geçiriyorum, o derece. Üşenmeyip size 4200×2800 piksel ebatlarındaki bir fotoğraftan 500×500 piksellik bir kesit aldım (diyafram tamamen açık):

  • (artı) f/2.8 diyafram açıklığı lensi gayet hızlı kılıyor, ışığın yetersiz olduğu durumlarda dahi makul enstantane hızları ile çalışmama olanak sağlıyor (bir iki gün önce yayınladığım bale fotoğrafları şahidimdir).
  • (artı) Işığın lens içerisindeki yüzeyler ve bileşenlerden yansıyarak lensin “içini” aydınlatması ve bu nedenle fotoğraflarda istenmeyen ışık lekelerinin oluşması bildiğiniz gibi büyük bir problem. Bu mevzu, balık gözü lensler gibi içine giren her ışık ışınının fotoğraf karesi içinde görüntü oluşturduğu lensler dışında kalan, nispeten dar açılı lenslerde çok can sıkıcı bir hâl alabiliyor. Bu konuda en başarılı lens olmayabilir, fakat lens içindeki ve mercekler üzerindeki coating bence son derece tatmin edici (zaten lensin üzerindeki N harfi ön bileşen üzerindeki nano kristal coating’in varlığını müjdeliyor, ne kadar işe yaradığından emin olmasam da yarattığı fiyat farkının hakkını verdiğini ümit ediyorum (yakında duyurulacak olan 85mm f/1.4 lensin de üzerinde bir N harfi yer alacağı söylentileri dolaşıyor)). Bu lens ile zor sayılabilecek ışık koşullarında çekilmiş iki fotoğrafa ve lensin oluşturduğu parlamalara Meren kolu tekniği ile çekilmiş bu fotoğrafı:

    ve Jamie’nin geçenlerde çektiğim şu fotoğrafını örnek verebilirim:

  • (artı) 24-70 güzel bir aralık. D700’de geniş açı olarak gayet güzel iş görüyor (bkz, üstteki fotoğraf), çok zorlayınca portre bile çekilebiliyor. Mesela geçenlerde çalıştığım Jamie’nin fotoğraflarının tamamını bu lens ile çektim, açıkçası 85mm’nin eksikliğini çok da fazla hissetmedim.

Peki 24-70 aralığına yakın bir aralığı kapsayan, f/2.8 başka, belki daha ucuz alternatifler yok mu? Elbette var. Fotoğraf ekipmanının parasını cebinden karşılayanlara, böyle külçe gibi bir lens ile ortalarda gezmek istemeyenlere o alternatiflere yönelmeyi şiddetle tavsiye ediyorum. Benim denk geldiğim bir kaç tanesi şöyle (dilerim yorumlar kısmında bu lensleri kullanmış olan kişilerin deneyimlerini ve önerilerini bulabilirsiniz):

Alternatif üç lens ile ilgili sorularınıza yanıt vermem mümkün değil. Fakat henüz sorulmamışsa sorunuzu yorumlar kısmına yazarsanız kullanmış olanların denk gelip yardım etmesi ihtimali var. Nikon 24-70mm f/2.8 ile ilgili sorularınız olursa bu yazı altında yanıt vermeye çalışacağım. Anonim sorular için ise böyle bir hesap açtım, yeri gelmişken haber vereyim: http://www.formspring.me/meren.